ceylin

Lilypie Kids Birthday tickers Lilypie Kids Birthday tickers

27 Ağustos 2010 Cuma

Çocuk sahibi olmak şart mı?

Biliyorum birçok insan bana "sana ne kardeşim" diyecek ama yazmadan edemeyeceğim içimden geçirdiklerimi. Evlenmeden önce de böyle düşünürdüm, evlendikten sonra da ve hatta anne olduktan sonra da böyle düşünüyorum.

"Herkes Çocuk Sahibi Olmak Zorunda Mı?"

Son günlerde sıkça duyduğum bir rica var, "senin ufaklığın küçülen kıyafetleri olursa verir misin? Bilmem kimin bebeği oldu da ihtiyacı var ona götüreyim." Tamam elbetteki insanların ihtiyacı olabilir ayrıca muhtaç olmasalar bile paylaşmak, dağıtmak, yardımlaşmak çok güzel de aynanın birde diğer tarafından bakmak lazım.
Hadi birbinizi çok sevdiniz ve bütün imkansızlıklara rağmen evlendiniz. Kendi karnınızı zor doyururken bütün o sefaletin içine ne diye bir hatta daha da fazla yavruyu ortak edersiniz ki. Üstelik daha en basit ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak kadar kötüyse durum insan neye güvenip de bu acımasız hayat şartlarında bir de savunmasız bir çocukla işleri arap saçına çevirir ki?

Size durumu şöyle bir örnekle açıklayayım;
Bir çift düşünün anne evde, çalışmıyor. Baba yol kenarında cep telefonu şarj cihazı falan satarak para kazanıyor. Biri 5 diğeri 4 yaş civarında bir kız  bir erkek çocukları var. Oturdukları ev kira ve sadece bir oda, mutfak ve tuvaletten ibaret. Bütün bu yokluk yetmezmiş gibi anne bir daha hamile kalıyor ve bingo bu seferkiler ikiz!!! Geçenlerde annemden duydum çocukların çamaşırlarını yıkayacak deterjanları olmadığını. Her ne kadar elimizden geleni yapmaya çalışsak bile söz konusu olan 6 kişilik bir aile. Üstelik öyle bir kadercilikleri var ki "Allah verirse yine olur" diye önlem bile almıyorlar. Yani beşinciye hamile kalması an meselesi.

Yoksulluk elbetteki suç değil. Ama böylesi cehalet ve acımasızlık bence affedilir gibi değil. Bir anne olarak kaçımız dayanabilir çocuğunu böyle bir yoksuzlukta büyütmeye ve yenilerini bu hayata eklemeye. Benim yüreğim kaldırmıyor...

26 Ağustos 2010 Perşembe

Çocuğunuzu trafik kazalarına karşı aşılattınız mı?

1 Haziran'da çocuk oto koltuğu kullanımı yasa ile zorunlu hale geldi. Peki bu yasa ne anlama geliyor? Koltuk kullanımı neden bu kadar önemli?

Trafik kazalarında çocuk ölümlerinin azaltılması ancak insanların yeteri kadar bilinçlenmesi ile olur. Çocuk oto koltuğu ile ilgili önemli bilgileri bu dökümanda biraraya getirdik. Aşağıdaki dosyayı çocuğu olan tüm tanıdıklarınızla paylaşabilirsiniz.
Çocuk Oto Koltuğu (pdf olarak indir)

24 Ağustos 2010 Salı

Ceylin'den inciler...



Anneanneden eve dönerken;

-   Anne sen yorulduuun?
-   Yok kızım yorulmadım.
-   O zaman beni kucağına al ben yoruldum
-   ...!?!


Anne mutfakta gece sütü hazırlarken;

Süt buzdolabında olmadığı için anne sütü ısıtma gereği duymaz
İçerden bir ses

-   Anneee sütü ısımıyomusun?
-   Isıtmayacağım annecim zaten soğuk değil
-   Isııııt
(anne hee hee diyip bildiğini okur, ama içerdeki ses...)

-   Anne sesini duymadım (ocağın çakmak sesini kastediyor)
(yalandan ocak yakılıp kapatılır ve içerdeki ses yine duyulur)
-   Şimdi ısıtıyosun galiba
-   (ne desin???)


Anne-kız koyun koyuna yatarken;

-   Anne duydun mu?
-   Neyi annecim ben birşey duymadım?
-   Sen mi pıyt yaptın ben mi?
-   Ben duymadığıma göre sen yapmış olmalısın
-   Galiba ikimizde pıyt yaptık
-   ??? (acaba)

22 Ağustos 2010 Pazar

Pedagog Tavsiyeleri

Bu hafta sonuna yoğun bir programla başladık. Önce planımızda pedagog görüşmemiz vardı. Ceylin'in tuvalet eğitiminin aksayan gece ayağını ve tırnak yeme gibi kafamıza takılan soruları kendisine sormak için Acıbadem Kadıköy Hastanesinden Ayşegül Salgın'la uzun uzun konuştuk. Sizlerle de paylaşmak istediğim bazı bilgiler aktardı.

Gece Tuvalet Eğitimi:

Öncelikle gece ıslatmalarımızın önüne geçebilemek için Ceylin'i gece uykudan tam olarak uyandırmamız gerekiyormuş. Biz uykusu dağılmadan tuvaletini yaptırıp geri yatırıyorduk. Böyle gece uyanıp çiş yapmaya alıştıramazsınız çünkü çocuk çiş yaptığının bilincinde değil dedi Ayşegül Hanım. Bu şekilde ha tuvalete yapmış ha bezine yapmış çocuk için birşey farketmiyormuş. Çocuğun yürüyebilecek kadar uykusunun açılmış olması ve tuvaletten sonra da kaldırıldığı yere yatırılması gerekliymiş. Dün geceden itibaren uygulamaya başladık. Sağolsun kızımızın uykusu biraz ağır olduğundan uyandırmak epey zor oldu ve malesef nerde olduğunun pek farkında olamayınca daha tuvalete yetişemeden koyverdi :)

Tırnak yeme:

Tırnak yeme konusunda da tamamen bunu görmezden gelmemizi, hiçbir şekilde onu uyarmamamızı hatta yanında bu konu hakkında başkaları ile bile konuşmamamızı söyledi. Bu şekilde ilgi çekemeyeceğini anladığında ve ilgisini başka şeylere çekmeyi başarabildiğimizde unutacakmış. Bu dönem çocukların bedenleri ile çok ilgili oldukları bir dönemmiş.

Gelişim:

Bunların dışında Ceylin'in gelişimi yaşına göre uygun hatta dil gelişiminin biraz daha ileri olabileceğini öğrendik. Gerçi Ayşegül Hanım benim beklentilerimin aksine Ceylin'i incelemekten çok benim anlattıklarımla ilgilendi yani tam olarak bir gelişim testi yada gözlemi yapmadı. Anaokulu konusundada evimize yakın küçük ve öyle çok fazla branş dersi falan olmayan birşey tercih etmemizi önerdi.

Ayrıca; Ceylin'le zaman zaman yaşadığımız zor anlarımızda ona nasıl davrandığımı da detaylı bir şekilde anlatıp doğru olup olmadıkları konusunda hem görüşlerini aldım hemde içimi rahatlattım. Anne olduktan sonra gerek okuyup araştırarak, gerek eşe dosta sorup tecrübelerini dinleyerek, gerekse annelik içgüdülerimden faydalanarak bize en uygun ebeveynlik becerilerini uygulamaya çalışıyordum. Ancak her anne gibi acaba doğru olanı mı yapıyorum demekten de kendimi alamıyordum. Ayşegül hanım çoğunlukla doğru ve yerinde davranışlar gösterdiğimi söytleyip, daha az konuşma ve açıklama yapmamı tavsiye etti.

Bütün bunlardan öte aslında benim kafama takılanların ne kadar basit ve hayatın acımasızlığı yanında şaka gibi kaldığını ispatlayan acı bir olay da yaşadık. Sıramızı beklerken pedagogun odasından çıkan babasına sarılıp hayatımda gördüğüm en iç parçalayıcı ağlayışla boynuna sarılan henüz 10-12 yaşlarındaki o güzeller güzeli kızın annesini kaybettiğini ve ailenin bunu ona nasıl anlatacaklarını bilemeyip danışmaya geldiklerini öğrendiğimde kendimi nasıl hissettim bir tahmin edin...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Araştırmaya, Aydınlanmaya Devam...

Bir önceki yazımda Ceylin'in tırnak yeme alışkanlığı edinmesinden bahsetmiştim. Bu konu üzerine araştırmalarımı haftasonu da sürdürdüm. Bir arkadaşımdan tavsiyesini duyduğum uzman pedagog Norma Razon'un makalelerini incelerken okuduğum şu satır beni harekete geçirdi.

Birçok uyum ve davranış bozukluğunda olduğu gibi, altını ıslatma davranışında da, anne babaların yanlış tutumları, sorunu gidermek yerine daha da arttırabilir. Tırnak yeme, dikkat dağınıklığı, kıskançlık gibi yeni uyum ve davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca özgüven eksikliği, içe kapanıklık, aşırı kaygılı olma gibi sorunların ortaya çıkmasına katkıda bulunarak, kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Derhal bu hafta sonuna Ceylin için bir pedagogdan randevu aldım. Kafamda birbiri ardına çakıveren soru işaretlerini toparlayabilirsem aklımdaki bütün soruların cevabını almaya çalışacağım. Hem bu sayede Ceylin'in gelişim takibini de yapmış oluruz. Hızına biz yetişemiyoruz ama bakalım pedagogumuz ölçmeye yetişebilecek mi?

12 Ağustos 2010 Perşembe

Tırnak yeme...

Bu Ceylin'de son zamanlarda sıkça gördüğümüz bir manzara. Bundan önce yaklaşık 1 yaş civarı da böyle bir dönem geçirmiştik. O günlerde Ceylinin gelişimini takip eden pedagogumuz üstüne gitmememiz gerektiğini hatta hiçbir şekilde "elini çek ağzından" yada "yeme tırnağını" şeklinde olumsuz da olsa ilgi göstermememizi ve farkettirmeden eline birşeyler verip ilgisini dağıtarak yaklaşmamız gerektiğini söylemişti. Ayrıca bunun bir parça da genetik yatkınlıkla da ilgisinin olduğunu eklemişti. Malesef babasında da böyle bir durum söz konusu olduğundan bizimki o dönem genetik yatkınlıktan kaynaklanıyor diye düşünmüştük.
Hadi biz bütün bunları bilip ona göre davranıyoruz da en yakınlarımızdan tutun da sokaktaki insanlara kadar herkes sanki ilgilenecek başka işleri yokmuş gibi Ceylin'i ikaz etmeye kalkınca cinlerim tepeme geliyordu. Neyseki o dönem pek uzun sürmemişti. Ama erken çocukluktan çocukluğa geçtiğimiz şu dönemde de tekrar sahneye çıkınca canım sıkılmadı değil. Artık herşeyin daha bir farkında ve herhangi birşey için uyarı aldığında, yapmaması gereken birşeyi yapıp da tepki verdiğimizde tırnakları ile ilgilenmeye başlıyor. Birde üstüne gece çiş kaçırmalarını eklediğimde galiba bize yine pedagog yolları görünüyor. Ben her ne kadar okuyup, araştırıp çeşitli yöntemler denesem de bu sadece benimle biten bir eğitim değil. Buna babayı ve ailenin diğer fertlerini de dahil etmek gerekiyor. Hepsine de alın bunları okuyun, anlayın ve ona göre davranın denmiyor. Ama eğer bunları bir doktor söylerse işte o zaman tam ikna olunuyor. Bende bir araba dolusu laf edip üstüne üstlük birde "çok bilmiş anne" izlenimi vermekten kurtuluyorum. "Pedagog böyle dedi" diyorum çıkıyorum işin içinden. Şimdi var mı bana önerebileceğiniz işiniz ehli bir pedagog?

Bu da tırnak yeme ile ilgili bir alıntı;


Çocuğunuzun tırnak yeme davranışını, bağırarak, acı oje sürerek veya onu tehdit ederek çözemezsiniz. Önemli olan bu davranışın altındaki nedeni anlamanızdır. Bu sorunu da çocuğunuzla kuracağınız doğru iletişimle çözebilirsiniz.

Tırnak yemenin nedenleri ve görülme sıklığı

Tırnak yeme davranışı, erken dönemlerden itibaren çocuğunuzda gözlenebilecek bir durumdur. 2–3 yaş civarında ya da okul çağı çocukluk dönemlerinde de rastlayabilirsiniz. Bazı araştırmalara göre, 7–10 yaşlarındaki çocukların %30’u, ergenlerin ise %45’i tırnak yeme davranışını sergiliyor. Bu oran yaş ilerledikçe düşme gösteriyor, ancak yetişkinlerde de tırnak yeme davranışı gözlemlenmektedir.

Uzman Psikolojik Danışman Seçil Akaygün Cüntay: “Kızlarda tırnak yeme davranışının erkeklere göre daha sık görüldüğü söylenir, ancak kız çocuklarının sahip oldukları toplumsal rollerin de bu durumda etkili olduğunu unutmamalısınız. Özellikle okul çağı kız çocuklarında estetik kaygıların belirmesi ile bu davranışa dair düzenlemeler de ön plana çıkar.” diyor.

Çocuklar neden tırnak yer?

Tırnak yeme davranışının altında yatan nedenleri anlamanız ve uygun yaklaşım belirlemeniz ilk adımınız olmalı. Kaygı, en az yetişkinler kadar çocukları da olumsuz etkiler ve çocuklarda tırnak yeme davranışına sebep olan etkenler arasında yer alır.

• Okulda yaşanan önemli bir olay.

• Derslerdeki başarısızlığı.

• Arkadaşlar ile yaşanan sıkıntı.

• Öğretmeni ile yaşadığı bir gerginlik.

• Travmatik etkisi olan bir olayı.

• Ev veya okul ortamında bulunan gergin ortam.

• Anne baba arası tartışma veya ev içi şiddet.

• Önemli bir yaşam olay; kardeş doğumu, taşınma, ebeveyn kaybı, boşanma gibi.

• Sınavlar, sınav öncesinde yaşanan yoğun tempo.

• Korkular.

• Erken çocukluktan çocukluğa, çocukluktan ön ergenliğe geçiş dönemleri.



Okul öncesi dönemde tırnak yeme davranışı
Çocuğunuzun yuvaya başlaması veya oyun parkında zor bir durumla karşılaşması, kaygı ve stres yaşamasına neden olduğu için tırnak yeme davranışı, bu gerginliğinin habercisi olabilir. Tırnak yeme ile birlikte veya bazen tırnak yeme davranışının öncesi ve sonrasında;

• Kendi saçını çekme ya da yolma,

• Parmak emme,

• Diş gıcırdatma,

• Sürtünme gibi davranışlar da gözlenebilir, çünkü tüm bu diğer davranışlar da çocuğunuzun bir gerginlik yaşadığının habercisidir ve durumdan duruma değişiklik gösterebilir.

Okul öncesi çağında, çocuğunuz birçok davranışı taklit yolu ile öğrenir. Tırnak yeme davranışını da sizden veya akranlarından görmüş ve taklit ediyor olabilir. Bu nedenle, çocuğunuzun yaşadığı gerginlik veya kaygı durumlarını incelerken, bu davranışın model olma yolu ile öğrenilip öğrenilmediğini de incelenmeniz gerekir.


Okul çağı çocuklarında tırnak yeme

Bu dönemde çocuğunuzun tırnak yeme davranışı, okul hayatındaki gelişmeler ve değişimleriyle doğru orantılıdır. Çocuğunuz; dersleri, sınavları, arkadaşları ile olan ilişkileri veya öğretmenleri ile yaşadıkları tecrübeleri nedeniyle tırnak yeme davranışını sergileyebilir. Bu dönemde sıklıkla yaptığınız uyarılar, çocuğunuzu da zor durumda bırakır.



Okul çağında olan ve tırnak yeme davranışı gösteren çocuğunuzun öğretmenlerinden bilgi almanız çok önemlidir. Bu çağdaki çocuğunuz bazen yaşadığı olayları anlatmak istemeyebilir. Bu nedenle, çocuğunuzun bilgisi dahilinde öğretmenleriyle görüşüp, tırnak yeme davranışını tetikleyecek bir durumun olup olmadığını öğrenmeniz önemlidir.


Uygun ebeveyn yaklaşımları
• Tırnak yeme davranışı konusunda çocuğunuza uygun şekilde yaklaşmanız çok önemlidir. Toplum tarafından da kabul görmeyen ve eleştirilen tırnak yeme davranışında ilk adım, çocuğun neler yaşadığı hakkında fikir sahibi olmanızla başlar.
• Tırnak yeme davranışının altında yatan gerginlik ya da sıkıntı konusunda çocuğunuzla konuşabilirsiniz.
• Tırnak yiyen çocuğunuza, “Beni çok üzüyorsun.”, “Bak hala bebek gibi davranıyorsun.” tarzı ifadeler kullanmayın. Tavrınız, onunla birlikte çözüm yolu bulmaya yatkın, yapıcı bir yaklaşım olmalıdır.
• Küçük yaşlarda, eline nesne veya oyuncak vermek, dikkatini dağıtmak, ilgisini başka tarafa çekmek gibi yöntemler kullanabilirsiniz. Yerine şeker, sakız veya kraker gibi geçici olmak üzere bazı nesneler koyabilirsiniz.
• Geri bildiriminizi tırnağını yerken değil, tırnak yemediği zamanlarda verin. Böylece tırnak yerken verdiğiniz olumsuz dikkatin yerini, yüreklendirici sözlerle vereceğiniz olumlu dikkat alacaktır.
• Siz de onunla birlikte bir alışkanlığınızı bırakmaya çalışın.
• Onunla birlikte bu davranışı ne zaman, nerede yaptığını, neyin tırnak yeme davranışını tetiklediğini gözleyin.

• Acı oje gibi teknikler kullanacaksanız, yukarıda anlatılan tüm prensipleri de hayata geçirdiğinizden emin olun. Sadece oje sürerek tırnak yeme davranışının yok olmasını ummayın, çocuğunuzun tüm çabalarını destekleyin.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Gece ıslatmaları...

Her ne kadar çok takılmamaya çalışsamda son haftalarda iyice sıklaşan Ceylin'in gece çiş kaçırmaları benim açımdan artık çok yorucu olmaya başladı. Tuvalet eğitimimizin başlarında sabaha kadar kuru kalabiliyordu ama son zamanlarda gecede birkaç defa çişini yatağa yapar oldu. Yatmaya gitmeden önce çişini tuvalete yapıyor, gece 00:30 civarı da kaldırıp tuvalete götürüyorum ama yinede hala çözebilmiş değiliz.

http://www.anneyiz.biz'de/ yayınlanan şu yazıya göre Prof. Dr.Salim Çalışkan gece kaçırmaları hakkında şöyle diyor;
Gece idrar kaçırma (Enüresiz nokturna) çok daha yaygın olarak gözlenen bu sorun genelde çok fazla inceleme yapmayı gerektirmiyor ve zaman içinde pozitif sonuçlara ulaşılabiliyor. Sorun ya tedaviyle gideriliyor, ya da kendiliğinden geçiyor. Bu tip idrar kaçırma biraz sabır gerektiriyor ama ileride kalıcı bir soruna neden olmuyor.
Artık hergün bir makine dolusu çarşaf yıkamaktan içime fenalıklar gelince birkaç gecedir şu külot şeklindeki bezleri yatmadan önce giydirmeye başladım.
 Ceylin kaşındırdıkları için bunlardan hiç hoşlanmıyor hatta çişini kaçırmayacağına dair söz bile veriyor. Ben "bu gece bu kağıt külotuna çiş yapmazsan yarın gece bez külot giyebilirsin" şeklinde ikna ve motive etmeye çalışsamda bu durumun onu mutsuz ettiğini görebiliyorum. Diğer taraftan da bir gecede 2-3 defa çarşaf değiştirmek ve tuvalete götürmek için miniğimin uykusunu bölmek de istemiyorum.



Çocuğunuz gün boyunca temiz ve kuru kalabiliyor, kendi kendine lazımlık ya da tuvaleti kullanabiliyorsa bile geceleri kuru kalması biraz zaman alabilir. Çocuklar genellikle en erken 3 yaşından sonra gece bezsiz yatabilecek hale gelirler. Kız çocukları erkek çocuklardan daha çabuk gece bezinden kurtulurlar. Evde daha büyük çocuk olması da gece bezinden kurtulmayı hızlandırabilir. Çocuğunuz yatmadan önce süt ya da benzeri sıvılar alıyorsa bir süre daha beklemenizde yarar var. Gece bezini çıkartmaya karar verdiğinizde başarılı olabilmek için ona destek olmanız iyi olur.


Gece bezini çıkartmaya karar vermeden önce çocuğunuzun gündüz uykusu sırasında ya da 4-6 saat boyunca kuru kaldığına emin olun.


Gece bezini çıkaracaksanız yatıştan önceki 2 saat sıvı vermeyin.


Yatmadan önce tuvalete gitmesini sağlayın.


Gece gerekirse tuvaleti kullanmak üzere sizi yardıma çağırabileceğini söyleyin.


Lazımlığını odasında, yatağına yakın bir yerde bulundurun; gece gerektiğinde kolayca ulaşabilsin.


Olası kazalara karşı yatağın altına sızdırmaz bir çarşaf örtmeyi ihmal etmeyin.


Sabah kuru kalktığında ödüllendirin.
Prof.Dr. Yankı Yazgan

 Bu kaynaklara göre endişelenmemi gerektirecek bir durum yok gibi görünsede enerjimin çoğunu emen bu gece kaçırmalarımızın en kısa zamanda son bulmasını umudediyorum. Birde kafamdaki şu soruların yanıtını bilen biri olsa da beni kurtarsa...

-Gece bez takıyor olmamız acaba tuvalet eğitimimizin gece ayağını baltalar mı sizce?
-Herşeye rağmen gece uyanıp tuvalete gitmeye alıştırmamalı mı çocuğu?
-Hadi şimdi havalar sıcak, peki kışın ne olacak?Üşütüp hasta olma iktimali çok yüksek.
-Peki ya bugün daha önce yapmadığı şekilde kakasını da altına yapmasını neye bağlarsınız?
-Acaba onu dinleyip gece bezini bırakmalı mıyım?

6 Ağustos 2010 Cuma

Duyarsızlık dönemi mi?

Hani Maria Montessori Annelik Sanatı kirabında da bahsediyor ya çocuğun duyarlılık dönemlerinden, işte galiba bizim cadıda bu aralar sanatsal aktivitelere karşı bir "duyarsızlık dönemi" söz konusu. Dün akşam için planladığım aktivitelere karşı hiç ilgi göstermeyip koltukta oturmayı tercih etmesi  "acaba biryerlerde bir yanlış mı var?" sorusunu aklıma getirdi.
Ceylinin boyaları (parmak boyası. sulu boya. pastel hatta ispirtolu kalemleri bile) alındıkları günden beri hep ulaşabileceği yerlerde olmuştur. Resim yapabileceği kağıt ve defterlerde öyle. Hiçbir zaman odaya girip de eline geçirdiği kalemle duvarları yada koltukları karaladığını görüp donakalmadım. Genelde sanatsal aktivitelerimiz şöyle gelişir. Ben Ceylin'e resim yapmayı öneririm o da gelir masasının başına geçer eline kalemi, fırçayı yada boyayı alır bir iki çizik atar bitti der kalkar gider. Aynı şey yapıştırıcılı işlerde de böyle. Mesela ağız tadıyla bir yırtma yapıştırma yaptığı pek görülmemiştir. Şimdilik pek üstüne gitmiyorum ama düşünmektende kendimi alamıyorum. Sanırım bu tarz aktiviteler yapıp eğlenmeye ben Ceylin'den daha hevesliyim ve sevgili yaramazım her seferinde hevesimi kursağımda bırakmaktan keyif alıyor.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Akvaryumda iki balık...

Uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim bir geziydi bu doğrusu. Sevgili Nuran 'la programı yapıp düştük Ceylin'le yollara. Öncesinde biraz AVM turu yaptık. Bizi ilgilendiren bütün mağazalara girdik çıktık. Sağolsun öyle her gördüğünü isteyen bir çocuk olmadı hiç Ceylin. İstekleri uygun ve ihtiyacı olan şeylerse izin verdik almasına, değillerse makul ve anlayabileceği açıklamalarla ikna edip yerine koymasını sağladık. Oda bu konuda bizi hiç zorlamadı.Bu sayede epeyce bir gezdik kızımla. Sakin kafayla gidildiğinde uğranacak mağazaları aklımın bir köşesine yazdım tabi.

Turkuazoo'ya girmeden önce hep beraber resim çektirdik. Sonra başladık meraklı meraklı dolaşmaya. Çocuklar bir o cana bir diğerine bakıp durdular.
Şaşkın bakışlarla balıkları izlediler.

Cama yapışıp balıkları çağırdılar.

bu at nalı yengeci. Evet evet bu bir yengeç. İşte bu da kabuğunun altındaki görüntüsü,

Bu da okyanusların en büyük avcısı... Bakışları ne kadar delici öyle  değil mi?
Emincan biraz ürksede ufaklıkların ikiside en çok balık adamla ilgilediler. Ceylin defalarca sordu "o abi ne yaptı? nereye gitti? ben ne yaptım?"
Tek bir kısmı sıkıntılıydı oda ortamın sıcaklığı ve açık havuzlar sebebi ile tavan yapmış olan nem oranı. Gezi Ceylin için de benim içinde oldukça yorucuydu ama kızımla başbaşa geçirdiğim güzel bir gündü. Eve gelir gelmez kızımla yatıp koyun koyuna uyuduk valla yorgunluk falan kalmadı. Onun yüzündeki o şaşkınlığı ve mutluluğu görmek herşeye değer.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Ceylin'in de evi...

Çocuk sahibi olmak demek hayatınızdaki herşeyi tekrar gözden geçirmek demekmiş.  Etrafa bir de onun gözünden bakmak, onun adımlarıyla yürümek ve onun elleri ile dokunmakmış. Evinize bir yenidoğan geldiğinde önce eliniz ayağınıza dolaşıyor. Herşeyi ona zararsız hale getirmeye çalışıyorsunuz. Sanıyorsunuz ki ona yaklaşan yada temas eden herşey sakıncalı. Sonra o gözünüzden sakındığınız minik şey büyüyor. Gözünü kırpmasanız bile evde en tehlikeli yerleri anında bulup kurcalamaya başlıyor. Anlıyorsunuz ki bu ufaklığı durdurmanın bir yolu yok, zaten bir anlamı da yok... Eeee o zaman ne mi yapıyorsunuz? Bırakıyorsunuz ulaşabildiği her yere uzanıyor o minik eller. Tabi daha öncesinde anne-babası tarafından meraklı gözlerle keşfe çıkacak bu bücürün gözüyle ev baştan aşağı incelenip ortam güvenli hale getirildikten sonra. Tabi hergün bu güvenlik çemberini birazdaha genişletmek gerekiyor bücürün gelişimi ve merak seviyesi doğrultusunda. Zamanla evdeki bu yeni düzeni biraz da başarabildiği şeyleri kendi başına yapabilmesi için güncelliyorsunuz. Böylece ev hepinizin ortak yaşam alanı haline dönüşüyor. İşte bizim evin yaşadığı dönüşümlerden bir kaç kare;

bu Ceylin odasına girdiğinde kendisi açabilsin diye koyduğumuz lamba,

bu da aynasının, kirli çamaşır sepetinin ve şapka, çanta gibi aksesuarlarının asılması için

bu gardrobunu kendisi açabilmesi için bulduğumuz ilkel çözüm :)

banyoda el yıkama konusunda çok işimize yarayan bir basamak bu ayrıca ellerini kendisi kurulayabilsin diye dolaba yapıştırılmış askı da çok işimize yarıyor

bu oldukça ucuza imal ettiğimiz bir terliklik. malzemeler karton meyve kasası, çöp şiş, karton ve yapışkanlı kağıt
kızımın odası malesef sadece yatağını ve dolabını alacak kadar olduğundan salona yerleştirmek zorunda olduğumuz masa ve sandalyemiz. Hoş odasında olsaydı acaba ne kadar kullanırdı o da şüpheli :)

bir zamanlar benim yemek takımlarıma ev sahipliği yapan yemek odası takımımın gümüşlüğü şimdilerde Ceylin'in oyuncak ve materyalleriyle dolu bakmayın böyle dağınık olduklarına en derli toplu hallerinden biri bu

Burası da kitaplarımızı ve materyallerimizin bulunduğu diğer bölüm.



Her ne kadar gönlümden geçenler yapabildiklerimden çok daha fazla olsa da elimizden geleni, aklımıza düşeni yapmaya çalışıyoruz. ve bazen bulduğumuz çözümler o kadar basit oluyor ki daha önce bunu nasıl düşünemedik diyoruz.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Balıklama Ceylin...



Cumartesi günü Ceylin için tam anlamıyla masal gibi bir gündü. Canının istediği ve isteyebileceği hemen hemen herşey vardı. neler mi, durun sayayım
Yemyeşil bir bahçe
Tertemiz toprak ve kum
Salıncak
Bisiklet
annelere ve çocuklara tahsis edilmiş bir havuz
veee en önemlisi 2 çok sevimli arkadaş.
İstedikleri kadar kumla oynadılar. Hatta kum banyosu yaptılar. bahçede gönüllerince dolaşıp olgunlaşan domateslere baktılar. kahvaltıda da o minik domateslerden hüplettiler. Salıncak için biraz tartışma çıktıysada benim büyümüş de küçülmüş kızım kendine bir annelik rolü belirleyip her iki arkadaşınıda sallamayı daha çok sevdi.

Sonra da bir güzel havuz keyfi yaptık. Benim minik balığım sanki hergün yüzermiş gibi cup cup atladı suya. Hemde sadece kolluklarıı ile. Kafası suya batmış, ağzına su girmiş umursamadan devamlı gülerek havuzun keyfini çıkardı. Havuzu bir uçtan diğer uca kendi çabaları ile katetti. Onun için istediği en önemli şeylerden biri bir sporla ilgilenmesiydi. bu gidişle 3 yaşını doldurur doldurmazbir yüzme kursunun kapısında alacağım soluğu.